Bu fotoğraf akşamın değil sabahın habercisi.

Güneş yüzümüzü hafifçe okşamaya başladı.

Güneşin doğmasının ne kadar süreceğinin de bir önemi yok. Doğacağını bilmek yeterli. Hafif tatlı, orta derecede acı bir gülümseme ile bekliyorum bakalım.

Duyduklarım, gördüklerim, yaşadıklarım, şahit olduklarım heybeyi fazlaca doldurdu.

Her ne kadar tüm mısraları gönülden gelerek söyleyemesem de ;

Kahrın da Hoş, Lütfun da Hoş

Cana cefa kıl ya vefa
Kahrın da hoş, lütfun da hoş,
Ya derd gönder ya deva,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.

Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken..
Kahrın da hoş lütfûn da hoş.

Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lütfûn da hoş.

Ger bağ-u ger bostan ola.
Ger bendü ger zindan ola,
Ger vasl-ü ger hicran ola,
Kahrın da hoş, lütfûn da hoş.

Ey padişah-ı Lemyezel!
Zat-ı ebed, hayy-ı ezel!
Ey lutfu bol, kahrı güzel!
Kahrın da hoş, lütfûn da hoş.

Ağlatırsın zari zari,
Verirsen cennet-ü huri,
Layık görür isen nari,
Kahrın da hoş, lütfûn da hoş.

Gerek ağlat, gerek güldür,
Gerek yaşat gerek öldür,
Aşık Yunus sana kuldur,
Kahrın da hoş, lütfûn da hoş.

Yunus EMRE